Buğday çimi, bol klorofil maddesi dışında 100 kadar vitamin, mineral ve besin maddesi içerir. Taze olarak kullanılan buğday çiminde, aynı ağırlıktaki portakaldan 60 kez daha fazla C vitamini ve aynı ağırlıktaki ıspanaktan 8 kat fazla demir bulunmaktadır. Buğdayın bir başka özelliği ise kandaki toksinleri nötralize eden maddeler içermesidir. Sıvı oksijenle dopdolu olan buğday çimi doğanın en güçlü anti kanseri olan 'laetril' içermektedir. Izgara etler ve füme besinlerin kanserojen maddeler taşıdığı kanıtlanmıştır.
Japon bilim adamı Nagivara, taze buğday çiminde bu maddeyi etkisiz hale getiren enzimler ve amino asitler bulmuştur.
Buğday çimi evde de üretilebilir, küçük bir saksıda bile üretilebilir ve olduğu gibi yenebilir. Evde üretemeyenlere tavsiyemiz ise buğday şırası üretmeleri....
Buğday şırasının tarifi:
Bir bardak aşurelik buğday önce tertemiz yıkanır. 1 litrelik cam kavanoza konur. Üzerine 3 bardak su klorlu olmamak şartıyla ilave edilir. Kavanozun ağzı bir tülbentle kapatılarak serin bir yerde 24 saat bekletilir. Bu ilk su kullanılmaz, dökülür. Kavanoza yeniden 3 bardak su ilave edilir. 24 saat bekletildikten sonra oluşan yarı gazozsu su içilmek üzere bir kaba aktarılır. Böylece bir bardak aşurelik buğdaydan kış aylarında günde 5 kez, yazın ise günde 3 kez şıra alınır. Buğday şırasının lezzeti bazılarına itici gelebilir. O takdirde her şıra bardağına bir C vitamini tableti eklenirse, nefis bir içecek ortaya çıkar. Laetril, buğday çiminden başka acı badem, kayısı çekirdeğinde ve elma çekirdeğinde bulunur. Laetril, vitamin ve minerallerle verildiğinde çok daha iyi sonuçlar alınmaktadır. 'Kanserin Ölümü' adlı kitabında Manner, bu madde ile yüzde 90 başarı kazandığını söylemişti.
Esasında çimen suyunu yetiştirebilmek insanın kafasında canlandırdığı kadar zor bir olay değildir. Bunun için gerekli malzemeler şunlardır: altında ufak delikleri olan en az 2 tepsi, toprak ve buğday tohumu. Toprak birinci tepsinin üzerine eşit oranda yayılarak konur, üzerine toprağı kapatacak şekilde tohumlar serpiştirilir ve bol su verilir. Birinci tepsinin üstü ikinci tepsiyle kapatılır. Günde iki kez sulanır. Artık tohumlar uzayıp çimen haline geldiklerinde zaten üzerinde bulunan ikinci tepsiyi havaya kaldırmaya başlar. Bundan sonra ikinci tepsi bir kenara konulur ve birinci tepsideki çimenler büyümeye bırakılır. 15-20cm olduklarında içilecek kadar çimen kesilip suyu sıkılır. Bir kahve fincanı kadarı idealdir. Yalnız burada çok önemli bir noktaya değineceğim. Çimen suyunun kendine ait özel bir makinası vardır. Bunun dışında hiçbir makinayla suyu çıkmaz. Kesinlikle evdeki normal sebze-meyve sıkacağı ile bunu denememenizi tavsiye ederim, yoksa aletinizin bozulma riski çok yüksektir. Eğer evde yetiştirmiyorsanız artık dışarıda birçok meyve ve sebze sıkan yerden bunu tedarik edebilmeniz mümkündür. İkinci çok önemli hususta, kesinlikle aç karnınıza içmenizdir. Böylelikle direk kana karışır ve etkisini çok daha iyi gösterir. Ama eğer ilk kez çimen suyu içecekseniz bunu boş bir gününüzde evinizde ya da evinize yakın bir yerde içmenizi tavsiye ederim. Vücut anında detoks moduna geçtiğinden mideniz bulanabilir, ya da aşırı baş ağrısı çekebilirsiniz veya bağırsaklarınız bozulabilir. Bunların hiçbirisi de olmayabilir, ama ben sizi yerinizde olsam işimi sağlama alırdım. Buğday çimi ekin buğday şirası için Kanseri engelleyen besinlerin basında atalarımızın Orta Asya'da içtikleri buğday şırası geliyor. Klasik tedavi yöntemlerini reddeden tüm doktorların ortak iddiası, buğday çimi yenilmesi ve buğday şırası içilmesi Pakistan'daki Hunzakut Prensligi'nde kanserden ölüm yok. Hunzakutlular, acıbadem ve kayısı çekirdeğini yiyorlar ve kansere yakalanmıyorlar.
Türkiye’de de acıbadem ve kayısı tüketilen bölgelerde kanser vakalarının azlığı dikkat çekiyor Ödemiş'le Salihli arasında, Bozdağ’ın eteklerinde cennet Gölcük kıyısında kanseri yenen, bu zaferi kazandıktan sonra mücadelesi herkese örnek olsun diyerek bir de kitap yazan Doktor İlhami General ile sohbetimiz sürüyor. . Önemli olan bağışıklık sisteminin güçlendirilmesidir. Bağışıklık sistemini güçlendirmek çok da zor bir şey değildir. Buğday müthiş bir kanser ilacıdır. Buğday şırası kanseri önler ve bu önemli bir bitkisel tedavi aracıdır.
- Acıbadem ve kayısı çekirdeği de laedril içeriyor öyle mi?- Evet öyle. Türkiye'de acıbadem ve kayısı çekirdeğinin sıkça tüketildiği yerlerde resmi bir istatistik yok ama kanser vakalarının az olduğuna inanılıyor. Resmi istatistik yapılan bir ülke var...
Pakistan'a komsu küçük bir prenslik olan Hunzakut'ta şimdiye kadar hiç kanser olayına rastlanmadı. Hanzakut'un özelliği temel besinleri kayısı ve kayısı çekirdeği...Faydasız tedavilerin yerine HYDRAZINE SULPHATE - Dünyada bugün kullanılmakta olan kemoterapi ve radyoterapi bağışıklık sistemini bozduğunu iddia ediyorsunuz. - Alternatif tedavilerin bir sıralamasını yapsak en öne hangisini koyarsınız- Önceliği bağışıklık sistemini güçlendiren tedavilere veririm, daha sonra biyolojik tedaviler ve bitkisel tedaviler gelir. Bağışıklık sistemi konusunda Alman Doktor Issel'in tüm beden tedavisi bugün bu ülkedeki 60/70 klinikte basari ile uygulanmaktadır. Başarılı bir yöntem: Tüm beden tedavisi - Tüm beden tedavisi nedir?- Joseph Issel de bizim gibi kanseri lokal bir hastalık olarak değil, tüm vücudu ilgilendiren sistemik bir hastalık olarak ele alıyordu. Ona göre vücutta sürekli olarak kanser hücreleri ürüyor fakat sağlıklı bir bağışıklık sistemi bu hücreleri hemen tahrip ediyor. Issel'in bir diğer tedavi yöntemi de, ayda bir olmak üzere, özel olarak muamele görmüş birkolibasil asisi olan Pyrifer ile ateş soku tedavisi idi. Bu yöntemle hastadan bir miktar kan alınıyor, bunu ozon oksijen birleşim ile karıştırarak yeniden hastanın damarından enjekte ediyordu. Binlerce kanser hastası bu yöntemle iyileşmişti.- Biyolojik tedavilerden de söz edelim biraz... - Memnuniyetle efendim. Kanserde belli basli ölüm sebebi ya tümörün hayati organları sararak yok etmesi,. Ya da glikojenezis denen bir kısır döngü sonucu oluşan savunma gücünü yok eder ve hasta basit bir enfeksiyonla bile ölebilir. Boston'daki Beth Israel Hastanesi sefpatologu Dr. Harold Dvorak, 'Gerçekte hiç kimse kanserden ölmez' diyor. Çok başka sebeplerle, mesela organların iflası sonucu ölür. Kanser hücresinin glikoza olan açlığı, hızla çoğalmasından ötürü normal hücrelerden 10/15 kat fazladır. Üstelik glikozu da tam olarak yakmaz, fermantasyon yoluyla kullanır ve geriye atik olarak laktik asit bırakır. Bu atik karaciğere ulaştığında, bir enzim vasıtasıyla enerji birikimi de harcayarak yeniden glikoza dönüşürdü. Böylece karaciğerle tümör arasında hastayı tüketen bir alışveriş sürer gider. - Bu durumda karaciğer ve kanser arasında yakın ilişki ortaya çıkıyor - Evet efendim. Karaciğer ile kanser kitlesi arasındaki bu kısır döngüyü durdurabilirsek kanserin de ilerlemesini durdurabiliriz. - Peki bunun ilacı bulunabildi mi?- Elbette bulundu. 1970 yılından beri de kullanılıyor. ilacın içindeki aktif madde Hydrazine Sulphate... Bu madde laktik asidi, glikoza dönüştürüyor ve hem glikojenizisi durduruyor, hem de tümörlerin büyümesini.. Eski Sovyetler ‘de şimdiki Rusya'da halen kullanılıyor.
|